26 Ocak 2013 Cumartesi

Ölüm (Kısa Hikaye)


Ayağını gıdıklayan dalgalarla uyandı. Ne kadar zamandır orada yatıyordu bilmiyordu. Gözlerini açtığında havanın kararmış olduğunu gördü. Ay tüm çekiciliğiyle parlıyor, yakamoz ışıkları dans ediyordu suyun üzerinde. Yattığı yerden doğruldu ve ufka bakmaya başladı. Hayatında hiç kendini bu kadar boşlukta hissetmemişti. Aklındaki bir görüntü hiçbir zaman gitmeyecekti. Aslında rüyasında da onu görüyordu her zaman ama uyandığında hatırlayamıyordu bir türlü onu net olarak. Bilinç altı onunla her gece oyunlar oynuyordu ama onun bundan hiç haberi yoktu. Kalbi de yerinin orası olmaması gerektiğini söylüyordu. Onun yeri aklındaki kadının yanıydı. Onu ne kadar sevdiğini o bile bilmiyordu. O anda üstüne bir damla düştü. Ardından tek tek diğerleri geldi. Yağmur mu yağıyordu yoksa hayal mi ediyordu? Aklında yatan kadının yarattığı bir hayal parçası mıydı yoksa bu? Düşündü ki eve dönmeliydi. Sahi bir evi var mıydı yoksa? Acaba kaldığı yer neresiydi? Tüm bunları düşünürken yorgunluktan yeniden uykuya dalıverdi oracıkta.
-          Nereye gidiyorsun? Bırakma beni lütfen! Sana ihtiyacım var!
-          Artık gitmeliyim. Ben başka birisini seviyorum. En sevdiğin tatlıdan yaptım. Dolabın üstünde.
-          Tatlı umurumda değil. Sensiz tadı kalmıyor. Bırakma beni, gitme!
-          Üzgünüm tatlım. Gerçek bu! Seni hiç sevmemiştim zaten. Nasıl senden hoşlandığım izlenimine kapıldın bilmiyorum ama ayrılmak zorundayım. Uçağımı kaçıracağım. Bana yaptığın her şey için teşekkür ederim.

Soluk soluğa uyanıverdi. Gördüğü rüya ona geçmişini hatırlatmaya yetti de arttı bile. O gün ayrıldıktan sonra bir meyhaneye gitmişti evet. Orada deliler gibi içmiş sonunu göremediği bir yolda bulmuştu kendini. Hayalleri onu terketmişti. Hayatını adadığı kadın ona onu sevmediğini söylemişti. Uzandığı yerden kalkıp üstünü başını toparlamaya çalışırken nereden geldiğini bilemediği bir gürültüyle karşılaşmıştı. Etrafına baktığında bir ormanda olduğunu fark etmişti. Sesin geldiği yöne doğru gitmişti ve bir sahile varmıştı.
Yattığı yerden yıldızları izlerken bütün bu düşünceler zinciri aklına doluverdi. Kalkıp gitmeye yeltendi, yapamadı. Sol tarafına bir ağrı girdi yığıldı orada.
Gözünü açtığında bir hastane odasında buldu kendini. Doktor geldiğinde ona kalp krizi atlattığını ancak bir şeyinin olmadığını söyledi. “ Artık seni taburcu edebiliriz.” Dedi doktor. Hastanenin kapısına indiğinde taksi onu bekliyordu. Doğruca evi olarak hatırladığı yere doğru yola koyuldu.
İçeri girdiğinde dolabın üzerinde bir not gördü.
“Beni unutmadığın için teşekkür ederim.”
Nota baktı ve ağlamaya başladı. Hayali onu hiç bırakmamıştı ki zaten. Salona geçti bir bardak viski doldurdu. Kendisini bildi bileli bu şekilde rahatlayabiliyordu ancak. Arkadan da Brian Crain’den Butterfly Waltz adlı piyano parçası çalıyordu derinden. Gözlerini kapattı ve kendisini ele geçirmesine izin verdi bu tatlı melodinin. Kalbinde bir yanma hissetti. Gözlerini açtı. Yanında duruyordu. Koltuğun hemen yanında kollarını boynuna dolamış onu öpüyordu. Sarıldı bu hayale ve onu bir daha bırakmayacağını söyledi ona. Kokusunu içine çekti tekrar. Gözleri doldu yeniden. Ağlamayacağını söyledi ona. Ellerini tuttu ve asla unutmayacağına dair söz verdi ona. Gözlerinin içine bakıp “Seni seviyorum.” Diye mırıldandı bunu yüreğinin derinliklerinde hissederek. O da ona bakarak gülümsedi. Bu gülümseyişi asla unutamayacaktı, biliyordu. Her gün onunla uyudu dudağında tatlı bir tebessümle. Her gün onunla uyandı güne bakıp gülümseyerek.
.
Koskoca bir 40 yıl geçmişti böyle evde oturup içerek. Arada sırada içki almaya gidiyordu. Deniz kenarına çıkıyordu bazen de. Hangi ara 62 yaşına basmıştı hiç hatırlamıyordu. Her gününü onunla geçirmişti. Yalnız kalmamıştı hiçbir zaman. O gün bir farklı hissediyordu yalnız. Sanki o gün daha bir incelmiş hissediyordu kendini. Bir an kalbi sıkıştı tekrar. Bu seferki kalp krizi değildi. Anladı ki ölmüştü. Diğer dünyayı görme şerefine erişmişti hayatı boyunca sevdiği kadın. Halbuki ne kadar da yalvarmıştı Tanrı’ya “ Onu benden önce alma yanına.” Diye. Ne çok sevmişti onu. Hayali de bir anda solmaya başladı yanıbaşında. Kalktı bir sigara yaktı. Litrelik viskiyi bitirdi o an. İçine sonsuz bir sıcaklık ilişti. Hayali yanında değildi belki ama onun varlığını kalbinde hissetti bu sefer de. Gidip arka odada duran sandığı açtı. Onun kıyafetlerini kokladı, içine çekti nefesini bir daha vermeyecekmişçesine. Silahı gördü sol köşede. Aldı ve salona geçti. Duvarda asılı duran resmine bakarak “Bekle beni.” Dedi ve 2 kuş uçuverdi balkonundan irkilerek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Amesoeurs Discography

Uzun zamandır sevdiğim, dinlediğim, kulakta ayrı bir tat bıraktığını düşündüğüm nadide, fransız asıllı bir gruptur kendileri. Keyifli ...