Aşk nedir öncelikle bu soruya bir cevap bulmak gerekir. Kimisi der futbol, kimisi der sevgiliye duyulan tarif edilmez duygu, kimisi der doğaya sevgi...
Nasıl tanımlarsanız tanımlayın, tek bir ortak yönü vardır tüm bunların: Heyecan.
Heyecanınızı hiçbir şekilde durduramazsınız bu duygu karşısında. Adeta bir sel gibi alır sizi sürükler götürür beraberinde denizlerde boğulana kadar.
Genellikle aşk duygusu sevgiliye duyulan özel bir his olarak tanımlanır. Bu tarif edilmez duyguyu yaşamak herkese gün gelir elbet nasip olur. Hiç kimse ben hiç aşık olmadım demez, diyemez. Olmadıysa da bir yerlerde onu bekliyordur kaderindeki kişi. Bu öyle yoğun garip bir duygudur ki aynı anda hüzünlenip üzülürken mutlu da olursunuz, bundan garip bir haz alırsınız. Aslında her insanda bu bağlamda bir mazoşist ruhu yatar.
İlk olarak bir görsel olarak etkileşim, bir çekim başlar bu kısım yıldırım çarpmış gibi yapan kısımdır. Feleğini şaşırtır, başını yastığa koyduğunda mutluluktan havalara uçarken bir anda yere doğru güçlü bir şekilde çakılır ağlamaya başlarsınız. Neler olduğunu anlayamadan tekrar bir mutluluk hissi sarar tüm bedeninizi. Kısacası kimyanızı allak bullak eden bir kargaşaya bulaşmışsınızdır bir kere ancak ne yaparsanız yapın bu durumdan kurtulamazsınız. Zaman içerisinde bu durum sizin için gayet normal bir hal alacak günlerce onu görmek için can atacaksınız. Onu göremediğiniz, konuşamadığınız her gün sizin için ızdırap gelecek, bu acı sizin için şarap etkisi yaratıp sizi sizden alacak. Diyelim ki ilk konuşma, tanışma aşamasını atlattınız ve bu andan itibaren birbirinizi daha yakından tanıma olasılığınız arttı. Bu andan itibaren kendiniz olmalı ve ona karşı hissettiklerinizi bir şekilde belli etmeniz gerekmektedir çok geç olmadan aksi takdirde karşı taraf sizi arkadaştan, dosttan öte bir şey olarak göremez. Bu aşamayı da atlatıp ona düşüncelerinizi duygularınızı anlattığınız gerçeğini ortaya koyalım bir de. Karşı taraf, eğer kafası karışmış bir halde ve başka bir ilişkisi olmuşsa o zamana kadar ondan vazgeçemediği için size türlü yalanlar uydurarak başınızdan savma girişimlerinde bulunmaya başlar. Bunlar türlü bahaneler olabilir. Ancak siz gerçekten aşık olduğunuz bu kişinin karşısında tek kelime dahi edemez kendinizi savunacak bir tek harfi dahi bilinçli olarak çıkartamazsınız. Sanki o anda zaman durmuş sadece onu dinleyip gözlerine bakmakla meşgulken içinizden ruhunuz çekilirmişçesine bir hisse kapılarak beyninizin içerisinden çığlıklar atarsınız "Seni seviyorum. Sana aşığım." diyerek ancak nafile. Karşınızdaki bir bakmışsınız ki diyeceğini demiş ve çekip gitmiştir. Tekrar görüşeceğiniz, arkadaş kalabileceğiniz yalanını bile giydirmiştir çoktan üstünüze ki üşütmeyesiniz diye. Ancak nereden bilsin ki üstünüze verdiğini sandığı battaniyenin ince bir hırkadan ibaret olduğunu. Üşürsünüz, her gece onun sizinle konuşacağını ümit ederek, bekleyerek üşürsünüz. O soğuk kış gecelerinde yanınızda sarınacak sıcak bir battaniyeyi bekleyerek üşürsünüz. Dostlarınız size akıl verip unut artık onu diyecektir kesinlikle. Ancak siz onların içinizde olanlardan bihaber konuştuğunu bildiğiniz için kafa sallayıp mutlu görünmeye çalışacaksınız onlar için. İçiniz kan ağlarken, hasretiyle yanarken yüzünüze taktığınız o mutluluk maskesi sizin sığınağınız olacak. O maskenin altından gizli gizli ağladığınızı hiç kimse bilemeyecek. Geçen her gece onun sizinle konuşacağı umuduyla yanarken, siz kendinizi bu yalana iyiden iyiye inandıracaksınız. Hiçbir zaman anlayamayacaksınız o mutlu gördüğünüz sokaklarda el ele dolaşan aşıkların nasıl bu raddeye geldiklerini. Çünkü siz içten sevensinizdir. Aşkın hakkını verdiğiniz düşünüyorsanız dönüp kendinize baktığınızda, üzgünüm ancak siz bu dünyaya sadece acı çekmek için gelmişsiniz demektir. Çünkü duygusallık dünyamızda zayıflık, çelimsizlik olarak görülüyor ve hor görülen bu insanlardan dolayıdır ki intiharlar. Çünkü siz kıvranırsınız, çünkü siz gerçek aşka inanansınız. Karşınızdayken en çok onunla konuşmayı isterken, konuşamayıp kıvranansınızdır siz. Aşk sizin için acı olmuştur artık. Çünkü hiçbir zaman gelmeyeceğini gün gelecek kavrayacaksınız. İşte o gün aşka olan inancınız da kaybolacak. İşte o gün dünya bir Mecnun'unu daha yitirmiş olacak. Aradığınız Leyla ortalıklardan yok olup başka birinin kollarında olacak.
Gün gelip de musalla taşına yatırdıklarındaysa sizi, mezarınızın yanından dahi geçmeyecek. Daha sonraları eş, dost, akrabadan duyarsa eğer arkasına dönüp belki 2 damla gözyaşı dökecek ama giden geri dönmeyecek ki bir daha. Bu kahpe dünya bir Mecnun'unu daha gömmüştür kara topraklarına Leylasının gözüne bir kez daha bakamadan.
Eskilerin bir sözü vardır: Kavuşursan meşk olur, kavuşamazsan aşk olur.
"Uğrunda dertlere düştüğüm sevgili
Bir başkasına tutulmuş, o da dertli;
Derdimin dermanı kendi derdinde.
Hekim hasta olunca kime gitmeli."
Ömer Hayyam / Dörtlükler